27 Temmuz 2011 Çarşamba

AFFEDİN.....!!!!!


Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: 'Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?' Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. 'O zaman' der öğretmen. 'Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin' Öğrenciler bunu da yaparlar. 'Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!' Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

-'Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.'

Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine 'Peki şimdi ne olacak?' der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

- 'Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda olacaklar.'

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlarlar: 'Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.' 'Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk?'

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

-'Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, hâlbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.'

HAYATA KOCAMAN BİR GÜLÜCÜK FIRLAT


Yaşamın sorumlulukları ve koşuşturmacası içinde sabahları paldır küldür yataktan fırlayıp uyandığımızın idrakine bile varamadan, strese günaydın dememiz hiç kimsenin suçu değil.

Yazar ve kişisel gelişim uzmanı Patricia Muradi "Ne kadar güçlü, kendimizden emin olursak olalım nihayetinde insanız!" diyor ve soruyor "Kendinizi motive etmek için 60 saniyeniz de mi yok?" "Yaratılışımız gereği de kabul görmeye, beğenilmeye, motive edilmeye ihtiyaç duyarız diyen Patricia Muradi "Büyük ya da küçük, kadın veya erkek hepimiz takdir görmek için yaşar, hatta bunun biz dünyayı terk ettikten sonra da devam etmesi için elimizden geleni yaparız. Bunun da ayıp bir yanı yok" görüşünde. Hayat koşulları çoğumuza ortak problemleri getiriyor. Günün Koşturması Sizi Sizden Etmesin!

Sabahları paldır küldür kendimizi yataktan dışarı zor atıp, öz bakımımızı yapıp sürüne sürüne giyindikten sonra bir acele işimize veya günlük koşuşturmalarımıza yetişmeye çalışırız. Hele büyük bir şehirde yaşıyorsak, zamanımızın önemli bir bölümünün yolda geçmesi riski olduğundan kimi zaman panik halde günü yakalamaya çalışıyoruz.

Bu arada kendimizi unutuyor, dişimizi fırçalamak ya da tıraş olmak gerekmiyorsa aynaya bile bakmaya gerek görmeyebiliyoruz. Beyaz Atlı Takdir Prensi "Aceleniz var, kabul ediyorum zamanınız kısıtlı nihayetinde Mars´ta ikamet etmediğimizden hemen hepimiz zaman ile yarışmanın ne kadar güç, aynı zamanda ne denli yorucu ve yıpratıcı olduğunun bilincindeyiz.

Ama kendinizi motive etmek adına harcayacak 60 saniyeniz de mi yok?" diye soruyor Yazar Muradi ve ekliyor "İnsanız ve takdir edilmek isteriz. Pekâlâ, o gün etrafımızdaki herkes kendi işleriyle meşgulse ve bizi onaylayacak tek bir cümle duymak şansımız yoksa ne olacak? Gün boyunca ´Beyaz atlı takdir prensinin bir şekilde bize ulaşıp takdir etmesini mi bekleyeceğiz? Elbette bizim dışımızda kalan insanlardan takdir görmek muhteşem bir motivasyon kaynağıdır. Ancak dilerseniz gelin özellikle sabahları bu işi hiç kimselere bırakmadan kendimiz yaparak, güne güzel bir başlangıçla ´Merhaba´ diyelim"

Kendinize bir günaydını çok görmeyin Patricia Muradi, her sabah gözümüzü açtığımızda kendimize günaydın dememizin önemine değiniyor ve "Kendimize ismimizle hitap ederek, örneğin, ´Sevgili Ayla, günaydın, bugün bol ışıklı ve güzel bir gün olsun senin için´ dediğimizde zannederim buna kimsenin bir itirazı olmaz ve pek fazla da zamanımızı almaz.

İnsanın kendi kendisine ismi ile seslenmesi başlarda belki biraz komik gelebilir ancak denendiğinde kendimizle iletişime geçtiğimiz ve kendimizi kabul ettiğimiz için mutlak bir fayda sağlayacaktır. Öte yandan kendimize değer verdiğimizde başkalarının ne kadar değerli olduğunu anlamamız daha kolay olacaktır." uyarısını yapıyor. Şımarık küçük bir kız çocuğu olun, hakkınız... Merhaba faslından sonra yine kendimiz için önemli bir konu daha var sırada, kendimizi şımartmak. Acaba bugün canımız güne kahve ile mi başlamak ister, bir bardak bitki çayıyla mı, yoksa şöyle bir koca bardak süt veya çikolata mı? Genellikle süt veya bitki çayları daha sağlıklıdır, bu kesin; ancak karar size ait, konu da kendinizi şımartmak olduğundan tercihinizi siz yapacaksınız. İçeceğimizi de seçtikten sonra bu aşama da bitti. Söz yine Muradi´nin "Satırları okuyan bazı arkadaşların şöyle dediğini duyar gibi oluyorum: "Ne kahvesi ne sütü, ben dişlerimi fırçalayıp kendimi evden dışarı zor atıyorum!" Vakti kısıtlı olanlara önerim, evlerinde kâğıt bardak bulundurmaları.  Evden çıkarken yanınıza yarım bardak kahve alıp hem yürüyüp hem de yudumlayalım.” Sahip olduğunuz nimetlere şükredin ve Rabbinizin size bahşettiği güzelliklerin farkında olun. Muradi´ye kulak verelim yine "Kendinizi bu ufak başarı ile güzel ve değerli bulduğunuzu sesli olarak ifade edin. Hoşunuza giden fiziki özelliğinizi seçerek kendinize bu konuyu vurgulayın. ´Saçların çok parlak´ veya ´Bu yeni diş macunu dişlerini daha çok beyazlattı´ gibi. Hiçbirimiz dünya güzeli veya kusursuz yakışıklı değiliz. Yola çıktığınızda, ağaçlara, çiçeklere bakmayı da ihmal etmeyin. Kendimize günaydın dememiz, bir içecek ikram edip tercih hakkı tanımamız veya ufak birkaç iltifat sözü söylememiz acaba 60 saniyeden fazla zamanımızı almış mıdır? Almamıştır diye düşünüyorum.” Aynaya Bakma Zamanı Pamuk Prenses´in üvey annesi kötü ruhlu cadı bile aynaya bakıp kendisine iltifatlar yağdırarak kendisini motive ediyordu unutmayın!

Sadece kendinize bakın. Kendinize iyi olan ve beğendiğiniz bir yönünüz için iltifat edin. Bugünkü iltifat sebebiniz, çocuklarla iyi iletişim kurmanız veya bir önceki gün başardığınıza inandığınız güzel bir iş olabilir.videoyu izlemeniz tavsiyedir.:)



Erkeğin size aşık olup olmadığını nasıl anlarsınız?


Bir erkek âşık olduğunu nasıl gösterir dersiniz? Aşağıda vereceğimiz ipuçlarını gözden geçirerek erkek arkadaşınızın size sahiden âşık olup olmadığını test edebilirsiniz.
İltifat eder
Son söyleyeceğimiz sözü en bastan dile getirelim: Erkekler her ne kadar “Benim için iç güzelliği önemli, fiziki değerlere çok önem vermem” deseler bile mutlaka dış güzelliğe bakarlar,
öncelikle bir erkek âşık olduğunu ilk olarak sizi baştan aşağı süzerek belli eder.
Giyiminize, makyaj ınıza, yüz hatlarınıza, kilonuza, el-ayak bakımı nıza, saç larınıza, kalçalarınıza, göğüslerinize, gözlerinize… Kısacası onun tarafından baştan sona fiziksel bir sınavdan geçirilirsiniz. Sınav bitiminin ardından, “Ne güzel gözlerin var”, “Saçlarını çok beğeniyorum”, “Mini etek sana çok yakışıyor” gibi iltifatlarla karşılaşmaya başlarsınız.
Sözün kısası, iç güzelliğiniz de olsun ama yine de siz her zaman güzel ve bakımlı olmaya gayret edin. Çünkü bir gün mutlaka bir erkek tarafından iltifat alacaksınız.
Dinler
Eğer bir erkek sizden hoşlandıysa ses tonunuzu, diksiyonunuzu; kısacası onu sözlerinizle nasıl etkileyeceğinizi merak eder. Yanınıza gelip sizinle konuşmak ve sorular sormak ister. Mümkün olduğunca ikinizin de hoşuna gidecek güncel konular bulmaya çalışın. Ona soracağınız sorular hem kendisiyle ilgilendiğinizi gösterecek hem de onun nelerden zevk aldığına dair size ipuçları verecek.
Erkekler güldüren ve zeki kızlardan hoşlanırlar. Örneğin ona çocukluğunuzun komik anılarını anlatabilirsiniz. Ayrıca tane tane konuşmaya gayret edin. İyi bir diksiyon ve etkileyici bir ses tonuna önem verdiklerini de unutmayın.
Fedakâr olur
Eğer bir erkek sizden hoşlanıyorsa içgüdüsel olarak sizi korumak ister, örneğin kalabalık ortamlarda rahatsız olduğunuzu düşünürse sizin için tartışmaya girebilir. Size sorular sorarak ihtiyaçlarınızı anlamaya çalışır.
Sağlığınızın ve keyfinizin yerinde olmasını herkesten çok o ister. Sizi her koşulda korumaya çalışıp üzülmemeniz için elinden geleni yapar.
Zaman ayırmanızı ister
Bir erkeğin hayatta en önem verdiği şeylerden biri de ilgilenilmektir. Kısacası ona önem vermenizi ve onunla vakit geçirmenizi bekler. “Bu akşam ne yapıyorsun?”, “Kiminle çıkıyorsun?”, “Seni evine bırakmamı ister misin?” gibi hafif kıskançlık kokan sözlerle de hayatınıza dâhil olmaya çalışır.
Onunla ilgilendiğiniz zaman mutlu olup, ona vakit ayırmadığınız zamanlarda ise kıskançlık duyguları ön plana çıkar. Eğer bir akşam eski aşkınızla yemeğe çıkacak olursanız, “Neden, ne gerek var ki?” veya “Ben varken neden onunla yemeğe çıkıyorsun?” gibi onlarca soruyla karşılaşabilirsiniz. Yani dikkat! İlişkinizin tehlikeye girmesini istemiyorsanız eski sevgililerinizle görüşmemeye çalışın. Eğer görüşecekseniz de bunu ölçülü tutmaya çalışın.
Bilin ki o sadece sizin tarafınızdan ilgi görmek istiyordur. Ona olan konsantrasyonunuzun azaldığını hissettiği andan itibaren aklına “Acaba başka bir erkek mi var?” sorularını getiriyor olabilir.
Her halinizle güzel bulur
Elbette ki de saçlarınız yapılı olduğunda ve ışıl ışıl parladığınızda size iltifat etmesini doğal karşılıyor olabilirsiniz. Yataktan kalktığınız andan gece uyuyana kadar geçen her saniyenizde, ister bakımlı görünmek için tonlarca para harcayın isterseniz de en doğal halinizle, makyaj bile yapmadan gezin, o sizi yine de güzel bulacaktır. Bu durumda gözü sizden başkasını görmüyor demektir.
Öncelik sizsinizdir
Seven erkek sevgilisine öncelik tanır. Onun için siz, zaman zaman ailesinden ve en yakın arkadaşlarından bile önce gelirsiniz, örneğin kız kardeşiyle ve sizinle alışverişe çıktığında en güzel kıyafetleri öncelikle size alır. Önce sizin iyi olmanızı, sizin gülmenizi ve mutlu olmanızı ister.
Soğuk bir yerde sizden başka üşüyen biri varsa ceketini önce size verir, hasta olduğunuzda işine gitmek yerine önce sizi ziyaret eder, hafta sonlarını ailesiyle geçirmek yerine sizinle program yapmaya çalışır. Çünkü siz onun hayatının en önemli değerisinizdir.
Aşık Erkek Neler Der?
Gözlerin çok güzel, bakışların beni çok etkiliyor.
Hafta sonu benimle tatile çıkar mısın?
Cep telefonunda numarası olan Mehmet kim, arkadaşın mı?
Aşkım beğendiğin ayakkabıların siparişini verdim.
Haftanın birkaç günü benim evimde kalmak ister misin?
Odamdaki dolabın bir bölümünü senin eşyaların için boşalttım.
Makyaj yapmasan bile sen her halinle bütün kadınlardan daha güzelsin.

24 Temmuz 2011 Pazar

BURÇLARA GÖRE KADINLARIN ERKEKLERDEN BEKLEDİKLERİ

KOÇ KADINI
Koç kadını bir erkekten korunmayı, gözetilmeyi beklemez. O, yaşamında kendi yolunda giden güçlü bir kadındır. Bu yolda ona eşlik edecek, kendisi gibi güçlü bir arkadaş ister. Ona sunacağınız romantik bir akşam yemeği, doğal güzellikler içinde dinlenme tesisinde tatil tekliflerine sıcak bakmaz. Birlikte izleyeceğiniz bir basket maçı veya Bungy-jumping
gösterisine ise koşarak gelir. Şefkat ve sevgi yerine ihtiras ve cinselliği tercih eder. Kendisi gibi aktif, güçlü ve özgür erkekleri sever.Bir spor karşılaşmasında takımın as oyuncusuysanız ve, o da izleyiciler arasında ise mutlaka size aşık olacaktır.
Karşı koyamayacağı teklif: “Paraşütle atlama kurslarına gidiyorum, sen de gelir misin?”
BOĞA KADINI
Boğa kadını önce aşk ve sevgi ister. Sonra ise hiç kuşkunuz olmasın “para” diyecektir. O, yaşamın güzelliklerinden olabildiğince yararlanmak isteyen hayat dolu bir kadındır. Bunun için de er veya geç paranın gerekli olacağını bilir. Çalışkandır, beraber olduğu erkeğin de çalışkan olmasını ister. Onun için birlikte kazanılan servet, birlikte tadılacak güzelliklerdir. Doğayı, hayvanları, çocukları ve bu zevkleri de onunla paylaşacak erkekleri çok sever.
Karşı koyamayacağı teklif: “Akşamki davetten önce bir kuyumcuya uğramaya ne dersin?”
İKİZLER KADINI
Bu havai kadını sürekli aynı kişiyle aynı çatı altında yaşarken görmek zordur. Bu yüzden kıskanç bir erkekle asla beraber olamaz. Onun ufak tefek flörtlerine göz yumacak biri ile rahat eder. Bu, onun için bir oyundur. Bu oyunu onunla paylaşacak erkeklere hemen ilgi duyar. Bunun yanı sıra kendisi ile uzun uzun konuşup tartışacak zeki ve kültürlü erkeklere de hayır demez. Çünkü bu zeki kadının sürekli beyin jimnastiği yapması gerekir. Ruhu her yaşta genç kaldığı için orta yaşlarında genç erkeklerle beraber olmayı sever. Ömür boyu seyahat ve flört edebilecek bir erkeğe hayır demez.
Karşı koyamayacağı teklif: “Bu hafta sonu bensiz bir tatile ne dersin?”
YENGEÇ KADINI
Yengeç kadını, bir erkekten; önce kendine, sonra da çocuklarına baba olmasını bekler. Ailesine ve evine düşkündür. Bu konularda saygı ve anlayış bekler. Sevdiği erkeği evinde ağırlamaktan hoşlanır. İlle de bir restoranda gitmek için onu zorlamayın. İyi bir aşçıdır. Problemlerini kendi başına çözebilecek kadar güçlü olmasına karşın ona yol göstermenizden hoşlanır. İhmal edilmeye tahammülü yoktur. Aksi halde başka limanlara sığınabilir. Ufak tefek kaprislerine göz yumarsanız sizi daha çok sever.
Karşı koyamayacağı teklif: “Bu akşam evde kalıp nefis bir yemek yapalım mı?”
ASLAN KADINI
Aslan kadını bir erkekten önce saygı bekler. O bir kraliçedir. Eleştirilmekten nefret eder. İltifatlara ise bayılır, özellikle başkalarının yanında olursa! Onu çadırla seyahat etmeye veya mütevazi bir restoranda götürmeye çalışmayın. O, her şeyin muhteşem olmasını ister. Başarıyı sever, başarılı erkekleri de… Çekingen ve romantik erkeklerden hoşlanmaz. Onun sevgisinden önce saygısını kazanırsanız size aşık olması uzun sürmez.
Karşı koyamayacağı teklif: “Şehrin en saygın ve güzel lokantasında bu akşam yer ayırttım. Bana eşlik eder misin?”
BAŞAK KADINI
Başak kadını için her erkek çözülmesi gereken bir vakadır. Bu yüzden kendinizi hemen ele vermemeniz gerekir. Sizi çözmesi ne kadar uzun zaman alırsa o kadar uzun süre beraber olursunuz. Ona boşuna kendinizi anlatmaya çalışmayın. O, sizin hiç bilmediğiniz yönlerinizle uğraşır ve kısa sürede kendinizi psikolog sandalyesinde hissetmenize yol açar. Başak kadını ile beraber olacak erkeklerin her şeyden önce zeki olmaları gerekir. 24 saat beraber olsanız da size mektup yazabilir. Bu oyuna katılıp mektuplarına cevap yazarsanız ömür boyu yazışacağınızdan kuşkunuz olmasın.
Karşı koyamayacağı teklif: (Yazıp gönderirseniz daha etkili olur.) “Bir satranç partisine ne dersin?”
TERAZİ KADINI
Terazi kadını uyumlu bir beraberlik ister. Beraber olacağı erkeğin karakteri, aile yapısı, eğitim düzeyi, boyu, kilosu kendine uygun olsun ister. Şayet uzun boyluysa siz de orta boylu, bu, onun için problem teşkil eder. Futbol maçı seyrederken bağırıp çağıran, konuşurken sesini yükselten erkeklere tahammül edemez. Kendine uygun olduğunu düşündüğü erkekle hemen evlenmek isteyebilir. Çünkü onun için uyumlu beraberlik evlilik demektir. Sanatçı veya sanata ilgi duyan erkekleri sever. Sanatçı olmasanız bile ara sıra resim yapıp bir enstrüman çalıyorsanız, size hayranlık duyar.
Karşı koyamayacağı teklif: “Benimle evlenir misin?”
AKREP KADINI
Akrep kadını tutkuludur. Bir erkekten çok fazla şey beklemez. Hatalarıyla, kusurlarıyla sevmeyi bilir. Katlanır, görmezlikten gelir. Ama ihaneti hiçbir zaman affetmez. Akrep kadını ile beraber olan erkek şanslıdır. Çünkü başka hiçbir kadın onu bu kadar sevemez. Şanssızdır. Çünkü onu aldatırsa ömür boyu sevilmeden yaşar.
Karşı koyamayacağı teklif: “Senden başka hiçbir kadının olmadığı bir adada yaşamaya ne dersin?”
YAY KADINI
Ana diliniz, doğduğunuz ülke farklıysa bir Yay kadınıyla berabersiniz demektir. Yay kadınları yabancı erkekleri sever. Sporcuları da… Çünkü sağlam kafanın sağlam vücutta olduğunu bilir. Bunalımların, derin sorunların adamıysanız yanına yanaşmayın. Kıskanç erkeklere tahammül edemez. Çünkü sizinle beraberken başka bir erkek arkadaşı ile seyahate gider, art niyet gözetmeksizin. Özgürlüğünü kısıtlayacak olursanız en son görüşmeniz telefonla uluslararası elveda görüşmesi olur. Sizden kaçabilmek için mümkün olan en uzak ülkeye gitmiştir.
Karşı koyamayacağı teklif: “You can go your own way.”
OĞLAK KADINI
Oğlak kadını ile beraber olmak için beklemeniz gerekir. Muhtemelen o da sizi uzun zamandır bekliyordur ama bunu hemen belli etmez. Acele ederseniz kaçar. Sizi tanıması ve güven duyması için zamana ihtiyacı vardır. Gerçekçidir, boş hayallere bel bağlamaz. Kısa süreli heyecanlar peşinde koşmak yerine uzun süreli sağlam ilişkileri tercih eder. Sorumluluk sahibi, sevecen, sıcak kanlı, mizah anlayışı olan erkeklerden hoşlanır. Aniden alınan kararlardan, son anda yapılan planlardan hoşlanmaz. Onu bir yere davet etmek istiyorsanız bunu en az bir hafta önceden yapmanız gerekir.
Karşı koyamayacağı teklif: “Bir yıl sonra evlenmeye ne dersin?”
KOVA KADINI
Tutucu ve kıskanç mısınız? O zaman bu kadına yaklaşmayın zaten siz de onu uzaktan bile görseniz imkansız olduğunu anlarsınız. Çünkü Kova kadını dış görünüşü ile bile tutucu insanları çileden çıkartabilir. Romantizm en son başvurmanız gereken silah olmalıdır. Romantik bir aşıktan çok, macera sever bir arkadaşla beraber olmayı tercih eder. Onu elde etmenin tek yolu arkadaşlığını kazanmaktır.
Sürprizlere hazırlıklı olmanız gerekir. Çünkü nerede, ne zaman, ne yapacağını kestiremezsiniz. Çok çabuk aşık olur ve çok çabuk bıkabilir. Bu kısa sürede dostluğunu kazanabilirseniz uzun süre sizinle beraber olur.
Karşı koyamayacağı teklif: “Ne zaman istersen beni ara.”
BALIK KADINI
Bu romantik, hassas kadını hafife alırsanız büyük bir yanılgıya düşmüş olursunuz. Çünkü; o hülyalı bakışları, yaşlı gözlerinin arkasında her tür zorluğun üstesinden gelebilecek güçlü bir kadını saklar. Onu elde etmek için en kötü gününüzde yanına gidin. Hemen kendinizi iyi hissetmeniz için elinden geleni yapmaya başlar. Balık kadını için yardım etmek, aşık olmak demektir. Yaptığınız hataları bağışlar, kaprislerinize, huysuzluklarına ses çıkartmaz ama ona kabalık ederseniz; yüzünüze gülmeye devam ederken yavaş yavaş uzaklaşır ve siz nasıl olduğunu anlamadan hayatınızdan çekilip gider. Bu ayrılık sonrası ağlayıp üzüleceğini umarsanız yanılırsınız, çünkü hafızası çok güçlü değildir.
Karşı koyamayacağı teklif: “Lütfen bana yardım et”


ELMA VE ŞARAP



Kadınlar ağaçtaki elma gibidir.
En iyileri en üst dallarda bulunur.
Erkeklerin coğu düşüp incinmekten korktukları için üst dallara uzanmak istemezler.
Onun yerine yere düşmüş çürükleri toplarlar çünkü onları elde etmek daha kolaydır.
Yukarıdaki elmalar ise kendilerinde ararlar suçu ve sorarlar kendilerine 'Nerede hata yapıyorum' diye.
Aslında gerçekten hatasız ve muhteşemlerdir.

Sadece doğru erkeğin ortaya çıkıp cesaretini ve yüreğini toparlayıp o üst dallara ulaşmasıdır bütün olay.
Lütfen bu gerceği iyi elma olan bütün kadınlarla paylaşın. (Dalından toplanmış olsalar bile)

Erkekler ise ...
iyi birer şarap gibidir.
Koruk olarak başlarlar, mayhoş ve tatsız...
Kadınlar tarafından canları çıkana kadar çiğnendikten sonra ancak bir yemeğin yanında gidecek kadar tatlanırlar...

Eşim Olma Karım Ol {Okumaya Değer}



Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.
Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?
Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…
Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…



8 Temmuz 2011 Cuma

Erkeklerin Beyni Kadınlardan Farklı!

ABD'nin saygın tıp dergilerinden 'Scientific American Mind' bu ay yayınlanan sayısında erkek ve kadın beynini ve her iki beynin benzerlikleriyle farkını inceledi.

Çocukluktan itibaren beyin gelişiminin ele alındığı dosyada erkeklerin üzüntüsünün nasıl karşıdakine yansıtıldığı, kızların espri anlayışı ya da ebeveynlerin çocuğa yakınlığı gibi konular bulunuyor.
Erkeklerle kadınları beyinleri duygusallık ve espri anlayışlarında farklı çalışıyor. Kadın güldüren erkeği, erkek esprisine gülen kadını seviyor.
Kadın Beyninin Özellikleri

• Kız çocukları konuşurken farklardan bahsetmiyor, karşındakiyle eş seviyedeymiş gibi konuşuyor.
• Benzerliklerinden yola çıkarak sohbet ederler ve aralarındaki bağı kuvvetlendirirler.
• Kız kardeşler ne kadar kişisel şey bildiklerini tartışırlar.
• Depresyondayken mutsuz olup buna göre davranırlar.
• Gerçekten kendilerini güldüren erkekleri tercih ederler.
• Ağırlıklı olarak uzun hikaye gibi esprileri ya da taklitlerle karşısındakini güldürmeye çalışırlar.
• Espri yapıldığı zaman erkeklere oranla daha çok gülerler.
• Anneler çocuklarına karşı daha sağlamcı bir tavır sergiler.
• Kendine güveni olmayan anneler ise babayı daha çok eleştirir
• Kız çocukları için agresiflik alttan alta dedikodu, laf taşıma, sözlü tartışma özelliklerle öne çıkar.
• Konuşma-yazma ve okuma alanlarında kız çocukları daha başarıldır fakat yaş ilerledikçe aradaki seviye farkı eriyor.

Erkek Beyninin Özelikleri
• Erkek çocukları hep rekabet içinde ve hep en üstte olmak ister. "Benim yaşadığım ev gökdelen kadar" cevabına karşılık "benim evim güneşe kadar uzanıyor" cevabını verirler.
• Konuşurken farklılıklarını ortaya koyarlar. Kaybolduğunda yol sormamasının sebebi bu hareketi "alçaltıcı" bulmasındandır.
• Erkek kardeşler aralarında ne kadar çok şey bildiklerine dair bir rekabet ortamı yaratır.
• Depresyona girince agresiftir ve etrafa kızgın davranırlar.
• Doğrudan mutsuzum demek yerine 'kız arkadaşımla sürekli kavga ediyoruz' diyerek dolaylı yoldan durumlarını karşılarındakine anlatırlar.
• Yaptıkları esprilere gülmeyen kadınlardan soğurlar.
• Tek kelimelik ya da tek cümlelik kısa esprileri tercih ederler.
• Babalar çocuklarını daha çok risk almaya teşvik eder.
• Bebeğinin mamasını verip altını değiştiren baba ilerleyen yaşlarda çocuğuyla daha yakın ilişkiler kurabilir.
• Agresiflik daha fizikseldir.
• Kitap türlerini küçüklükten beri ayırdıkları için ve erkeklere kitap okutturmak daha zor.
• Yüzde 60'ı matematik ve mühendislik alanlarında kızlardan daha başarılı.

Eşit Yanları da Var...
• Yapılan araştırmalar biyolojik olarak anne ile babanın çocuğa eşit yakınlıkta (uzaklıkta) olduğunu ortaya koyuyor.
• Uzmanlar erkek ve kadın arasındaki farkların başlangıçta birbirine yakın olduğunun altını çiziyor
• Erkeklerin beyinleri daha büyük ama bu belirgin bir fark yaratmıyor.
• Empati kurma yeteneği ve zeka performansları birbirine yakın.

5 Temmuz 2011 Salı

Evliliğin de Alfabesi Var

Evlilik insan hayatının gerçeği… Evliliği yürütmek ise ayrı bir uzmanlık gerektiriyor.

Evlilik öncesi gerçekleştirdiğiniz tüm başarılar, tüm tecrübeler, tüm bilgi ve birikimler evliliği yürütmede yeterli yol haritası oluşturmuyor. Evliliğin yürütülmesini gerekli kılan deneyim, bilgi ve altyapı tamamen başka unsurlardan oluşuyor. Yani evliliğin de bir alfabesi var ve bunun öğrenilmesi gerekiyor.

“İki ayrı dünyanın bir evde buluşması”olarak tanımlanan evlilikte iki ayrı dünya, iki ayrı cihanla anlatmak istediğimiz elbette ki benzer gibi görünen ancak asla benzemeyen iki ayrı karakter, iki ayrı kişilik, iki ayrı kutbun birlikte yaşaması…

İki ayrı dünyanın aynı evde buluşmasının sonucu olarak birlikte yaşama zorunluluğunun her iki tarafa da yüklediği sorumluluk zaman zaman sancılı ve ağrılı olabiliyor. Hatta büyük krizler yaşanabiliyor. İşte bu durumlarda “Evlilik Okulu”yla gelen profesyonellik devreye alındığında süreç ağrısız ve sancısız yaşanıyor.

Evliliği yürütmede anne-babalardan gelen tecrübe aktarımının yetersiz kaldığı zaman zaman da olumsuz sonuçlara yol açtığı bir gerçek. Günümüzde evliliği sürdürmek için “ayrı profesyonellik” gerekiyor.

Yaşama dair her alanda farklı fırsatlar sunan yerel yönetimler boşanmaların arttığını, evliliklerin artık eskisi gibi uzun ömürlü olmadığını görerek “Evlilik Okulu” ve “Aile Okulu” adı altında anne ve babalara evliliğin ve ailenin devamı yönünde profesyonel destek hizmeti veriyorlar.

Genellikle Cumartesi Pazar günleri anne ve babaların katılımıyla gerçekleşen seminerlerde ailelere krizden çıkma formülleri, krize girmeme formülleri anlatılıyor. Kriz anında neler yapılması konusunda profesyonel metodlar geliştiriyorlar.

Konusunda uzman psikolog, sosyolog, aile hekimi, çocuk nörolojisi uzmanı gibi profesyonel kadroların verdiği seminerlerde yalnızca eşler arasında olası sorunların önüne geçilmiyor ayrıca çocukların yetiştirilmesi, gençlere verilecek destek, iletişim gibi hayata dair ne varsa konusunda uzman kişilerce profesyonel bilgi aktarımı yapılıyor.

Yapılan araştırmalar da evliliğin sürdürülmesi hususunda profesyonel desteği zorunlu kılıyor. Vatandaşına her alanda hizmet götürmeyi görev haline dönüştüren yerel yöneticiler de bu bilinçle hareket ediyor.

Türkiye’de evlilikler yüzde 0.8 artarken, boşanmalar da yüzde 6 oranında artıyor.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre evlilik oranlarında küçük de olsa bir artış var. 2009 yılının Ekim-Kasım-Aralık aylarında 136 bin 577 çift evlenirken, 2010 yılının aynı döneminde 137 bin 637 çift evleniyor. Geçen yılın aynı dönemine göre evlenme sayısı yüzde 0,8 artış gösteriyor.

Boşanma oranlarında ise yüzde 6’lık artış görülüyor aynı dönemde. TÜİK verilerine göre 2009 yılının Ekim-Kasım-Aralık 27 bin 670 çift boşanırken, 2010 yılının aynı döneminde 29 bin 326 çift boşanmış. Geçen yılın aynı dönemine göre boşanma sayısı yüzde 6 oranında artış gösteriyor.

2010 yılının Ekim-Kasım-Aralık aylarındaki boşanmaların yüzde 39,7’si evliliğin ilk 5 yılı içinde, yüzde 23,8’i ise 16 yıl ve daha fazla süre evli olan çiftlerde gerçekleşmiştir.

TÜİK’in gerçekleştirdiği bu araştırmanın sonuçlarını iyi okumak gerekiyor. İlk beş yıl içinde gerçekleşen boşanmaların sebepleri arasında yeterince birbirini tanımama, tecrübe eksikliği, ortak yaşam alanları oluşturamama, bireysel tutum ve davranışlar gibi sebepler büyük rol oynamaktadır.

İşte burada “Evlilik Okulu” uzmanları devreye giriyor. Ve evliliğin alfabesini öğrenme konusunda profesyonel hizmet veriliyor. Kriz yönetimi, ortak dil geliştirilmesi, iletişim, bilgi paylaşımı gibi alanlarda uzmanlar profesyonel hizmet veriyor.

16 yıl sonra gelen boşanmaların sebeplerini de iyi araştırmak gerekir. 16 yıl ciddi bir süre ve bu süre de evliliği oturtmak, anlaşmak, birlikte yaşamayı öğrenmek için yeterli zaman dilimi olarak tanımlanabilir.

Yerel yönetimlerin ailenin devamı konusunda verdiği hizmet yerinde ve doğru bir hizmettir. Anne ve babalara aktarılan profesyonel bilgi aktarımı evliliğin ve hayatın öğrenilmesinde anlamlı olacaktır.

Günümüzde evliliğin sürdürülmesi ayrı profesyonellik kazanılmasını zorunlu kılarken evlilik okulları ve aile okullarıyla bu bilgi aktarımı doğru bir şekilde gerçekleşmektedir. Yerel yönetimlerin bu çabasını ve bu alanda uzmanlaşan eğitim kuruluşlarının başarılı çalışmalarını desteklemek gerekir.