12 Ağustos 2011 Cuma

şehrazat'ın hikayesi 1001 gece masalları



Bir zamanlar Fars diyarının Şehriyar isminde bir hükümdarı varmış. Hani şu Binbir Gece'deki Onur'un çok sevdiği atına verdiği isim... Şehriyar, Hindistan'dan Çin'e kadar uzanan bütün toprakların kralıymış.

Ama bunca güç, bunca kudret bir gün karısının kendisini aldatmasının önüne geçememiş. Başına gelen acı olay yüzünden deliye dönen Şehriyar, artık bütün kadınların nankör ve sadakatsiz olduğuna inanmaya başlamış.

Önce karısını öldürtmüş. Ardından da vezirine, kendisine her gece başka bir kadın getirmesini emretmiş. Her gece yatağına yeni bir gelin alan Şehriyar, geceyi geçirdikten sonra tan vakti kadınları öldürtüyormuş. Çünkü artık yatağına aldığı hiçbir kadının gün yüzü görmesini istemiyormuş.
Bu durum yıllarca böyle devam etmiş. Fars diyarın ın genç kızları kan ağlamakta, Kral Şehriyar ise akan kana doymamaktaymış . Derken bir gün vezirin güzeller güzelli, akıllılar akıllısı kızı Şehrazat' ın aklına bir plan gelmiş. Ve bir sonraki gece, karısı olarak Kral Şehriyar' ın koynuna girmiş.

Şehrazat, her gece tan vaktine kadar süren masallar anlatmaya başlamış Şehriyar'a. Büyülü gözleri ve sihirli sözleriyle aşık etmiş kralı kendisine. Ancak hiçbir masalın sonu gelmiyormuş güneş doğmaya başladığında. Ve masalın sonunu merak eden Şehriyar, Şehrazat' ın ertesi gece masala kaldığı yerden devam edebilmesi için sürekli idamını erteliyormuş.      
                                                                                                     
Gel zaman git zaman Şehrazat tam 1001 gece boyunca masal anlatmış yüreği yaralı krala. Bu arada da üç tane çocukları olmuş. Ve Şehriyar, kadınlara duyduğu öfkeyi unutmuş. İdam kararı kaldırılmış, Fars diyarının kadınları bayram yapmış.

İşte tarihi günümüzden bin yıl öncesine kadar uzanan Binbir Gece Masalları'n ın gerçek öyküsü bu. Tatlı dilli ve sadık kalpli kadının, Şehrazat' ın, dünyanın en acımasız kralı Şehriyar' ı sevgiyle değiştirdiği muhteşem masal..




8 Ağustos 2011 Pazartesi

olumlu düşünün çekim yasası size çalışsın...




Hayatınızda başınıza gelen ve gelecek her şeyin sebebinin kendiniz olduğunu söylesem beni "tuhaf" ilan eder misiniz?

Ben, bu riski göze alıyor ve sizi Çekim Yasası ile tanışmaya çağırıyorum. Ve Nil Gün böyle şahane bir kitap yazdığı için tebrik ediyorum.

İçimize dönüp hayatın manevi tarafıyla ilgilenmeye başladıkça, bu konulardan konuşanlar arasında sıkça duyduğumuz bazı kelimeler ve kelime grupları olduğunu fark ederiz: Enerji, negatif ve pozitif enerji, olumlu düşünce, iyiliği çağırmak gibi...

Bu düşünce kalıplarından biri de "hayatta nasıl düşünürsen onu hayatına çekeceğin" ya da "istemesini bil, olsun" şeklinde özetleyebileceğim evren yasasıdır. "Sağlık, haz, para, kariyer, sevgi, huzur, mutluluk, doyumlu ilişki..."

Bu sözleri, "iste-olsun" prensibini formüle eden, nasıl işlediğini anlatan pek çok kişisel gelişim kitabının yazarı Nil Gün imzalı "Hayatın Büyük Sırrı: Çekim Yasası" adlı kitaptan aldım. Çünkü hayatınızda başınıza gelen "küçük sürprizler" ya da "tesadüfler"in artmasını istiyorum!

Her şey enerjidir
Tam bir kişiyi düşünürken o kişiden telefon aldığınız oldu mu?
Doğru zamanda doğru yerde oldunuz mu?
Hayatınızda tesadüflerin yeri çok mu?
Tekrar tekrar aynı hataları yapıyor musunuz?

Çekim Yasası istenileni de istenmeyeni de hayatımıza çeker. Bunu bilmeseniz bile şu kavramları bilirsiniz: Şans/şanssızlık, kader, tesadüf, karma, denk düşmek, yürekten istedim oldu, her şeyin rast gitmesi...

Bu kitap, bu kavramların ne anlama geldiğini ve Çekim Yasası’nı bilinçli olarak nasıl kullanacağınızı gösteriyor.

Çekim Yasası, enerji yasasıdır. Ve biz enerji kelimesini hayatımızda sık sık kullanırız; "Bu kişinin enerjisi iyi. Enerjimiz uydu"...

Kendimizi mutlu, heyecanlı, başarılı hissettiğimizde etrafa pozitif enerji yayarız. Oysa kendimizi üzgün, kızgın, yalnız, incinmiş hissettiğimizde etrafımıza da negatif enerji yayarız. Gözlerimizdeki ışık söner. Bu ruh hali uzun sürerse hayatımızda her şeyin ters gitmesinden yakınırız.

Hayatınızı değiştirmek elinizde

Nil Gün, kitabında önemli bir gerçeği vurguluyor: Dünyada henüz çok az sayıda insan, Çekim Yasası’nın gücüne uyanmış ve bu gücü bilinçli kullanmayı seçiyor. Bu insanlar kendi realitelerinde bir nevi cenneti yaratırken, biz onlara şaşkınlıkla bakıyoruz. Onlara "şanslı" diyoruz.

Spiritüel öğretilere burun kıvırıyor çoğumuz. Gerçek spiritüellik, evrenin yasalarını bilerek onlara uygun yaşamak ve hayatın realitesinin yaratıcısının kendin olduğunun idrakine varmaktır.

"Artık uyananların sayısı artıyor" diyor Nil Gün. Hayatı gerçek anlamda doyumlu yaşayan, istediği her şeyi kolaylıkla elde ediyor görünen çok az sayıda "şanslı" insanla, "sorumluluklarını" yerine getirmek adına nefret ettikleri işte çalışan, istemedikleri hayatı yaşayan ve bir gün mutlu olmayı umut eden çoğunluk arasındaki fark nedir?

Fark, bu insanların amaçlarını ve ne istediklerini, neden amaçlarını gerçekleştirmek zorunda olduklarını bilmesinde ve hayallerini gerçek kılana kadar durmak bilmemelerinde yatıyor. Onların "sorumluluk" tanımı çoğunluktan farklı. Onlar özsorumluluğu ve şimdi de yaşamayı biliyor...

Çekim Yasası düşüncenin yaratıcı gücünün kullanımıyla ilgili. Bu yasa, dikkatinizi neye yöneltirseniz, onu kendinize çekeceğinizi ifade ediyor. Bilincimizde ve bilinçaltımızda ne tür düşünceler ve inançlar varsa bu inançlara uygun deneyimleri hayatımıza çekiyoruz.

Unutmayın...
Düşüncelerimizden sorumluyuz
Her şikâyet evrene verilmiş bir emirdir
İnançlar bağlandığımız düşüncelerdir
Dünkü düşüncelerimizle bugünümüzü inşa ettik
Bilinçli afirmasyon (doğrulama) düşünce eğitimidir

Nil Gün, çok doğru bir tespitte de bulunuyor: "Zihin Bilimi, okullarda bize öğretilmiyor. Yaşam Okulu eğitimlerimizde verdiğimiz eğitim, Zihin Bilimi eğitiminin ta kendisi. Bu eğitimin, yarının toplumunda tüm okulların müfredatında yer alacağına inanıyorum. Okullarda meslek eğitiminin yanı sıra Yaşam Sanatı öğretilirse meslekler de hayat da daha doyumlu hale gelir."

Peki, Çekim Yasası’nı nasıl kullanacağız? "Çekim Yasası, üç temel yasanın bileşimidir.
Etki-Tepki yasası (karşılıklılık yasası)
Şükran yasası
Sevgi yasası

Bunları ve açılımlarını tek tek açıklamak pek mümkün değil. Çünkü hepsinin açıklaması etraflıca kitapta yer alıyor. Benim amacım, başta da söylediğim gibi, sizi kendi realitenizi yaratmaya çağırmak. Bunun için yapmanız gerekenler yine kitapta: İstediğiniz şeyleri tespit edin, vibrasyonunuzu yükseltin (olumlu düşünceyle), izin verin, aksiyona geçin.

BİRAZCIK CESARET



Bir Hint masalına göre;

Kedi korkusundan, endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır
ve onu bir kediye dönüştürür.

Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya
baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği
yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin
korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür..

Ve der ki,
"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. 



O yüzden ben sana yardim edemem."




Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda söyle diyor:

"İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor...

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Yaslanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."